17 Şubat 2011 Perşembe

Nihayet

Nihayet Ünye Cumhuriyet Meydanındaki
elektronik saat ve sıcaklık göstergesi
tamir ediliyor.
Uzun süredir abuk subuk sanatigratlarda gezinen sıcaklık göstergesi
artık düzeltilecek.
(Ceryan Hoca'nın kulakları çınlasın!)
Belki düzeltilmeye çalışılacak, belki hep iptal edilecek.
Çünkü;
bu meydanda hararet oldukça değişken.
Üstelik seçim havasına girdiğimiz şu günlerde
"doğruyu" göstermesi bir hayli zor.
Nasıl olsun?
Bu meydanda fıskiyeli havuzun dahi bir ayarı bulunamadı.
Ha bire tamirde.



Haber ve fotoğraf: A.D.Varilci
17.02.2011 09:45 Ünye

7 Şubat 2011 Pazartesi

Seyahatname-i İstanbul


Bu Şehri İstanbul'u temaşa ettiğimizin suretidir


19 Kânûn-i Sanî 1426
1 Şubat 2011

Dünkü lodos karayel'e çevirmiş.
Bir parça güneşli ama çalkantılı bir boğaz.

Eminönü, Mahmut Paşa, derken soluğu Kapalı Çarşı'da alıyoruz.

"Kapalı çarşı kapalı kutu"

Kapalı Çarşı'dan Sahaflar'a geçmemek olmaz...

Eski havası yok Sahafların...
Yine de bizim "Müteferrika" büstü yerli yerinde.
Eskiden (70'lerin başında) eski kitap bulmak için
ne kadar çok uğrardım buraya.
Şimdi kızımın "test" kitapları için burdayız.

Beyazıt Meydanı ve tabi ki Üniversite...

Yolumuzun üzerinde Çemberlitaş...
(Biri bunun esrarını çözse de kurtulsam.)

Türk Ocağı'na Sultan Mahmut Türbesi'ne yöneliyoruz.
Tüm haşmetiyle Ziya Gökalp mezarı.

"Ben de halimce Bedreddinem" deyip, müridi mugan eyleyüp
İstanbul'un merkezine yöneliyoruz.

Burası sadece İstanbul (Sultanahmet) merkezi değil,
Üç uygarlık beş devlet boyunca dünyanın merkezi.

Ayasof'ya'dan sonra Tarihi Yarımada'yı terk ediyoruz.

Nicedir yakılmakta olan Haydarpaşa'dayız.
Elden çık-arıl-madan görelim istedik.
O da ne?

Birden bir duman sardı ortalığı.

Meğer dolmuş durağında araçlardan biri alev almış.

Bir kez daha boğaza açılıyoruz.

Salacak'tan Kız Kulesi.

Boğazın emektar balıkçıları.

Mihrimah Sultan Camii ve diğer camileri geride bıraktık.
İstanbul'a "Kurşun kubbeler kenti" diyen şair İlhan Berk;
"yedi kocadan bakir kalan şehir"
demişti, yedi tepeli kent
İstanbul için...

İŞTE KURŞUN KUBBELER ŞEHRİ İSTANBUL'DASIN

İşte kurşun kubbeler şehri İstanbul'dasın
Havada kaçan bulutların hışırtısı
Karaköy çarşısından geçen tramvayların camlarına yağmur yağıyor

Yeni cami Süleymaniye arkalarını kirli bir göğe vermişler
Hiç kımıldamıyorlar
Ayasofya elleriyle yüzünü kapamış bütün iştahı ile ağlıyor

İnsanlar sokak sokak çarşı çarşı ev ev
İnsanlar sırt sırta omuz omuza verip durmuşlar
Boyunları bükük
Yorgun kinli kederli durgun
Yığın yığın olmuşlar hepsi köprünün açılmasını bekliyor
Bir anda şehrin dört bucağına akacaklar
Bir anda iki ayrı kıtadaki insanlar gibi
Fatihliyle Beşiktaşlı sarmaş-dolaş olacak
Benim onları birer birer çalıştıkları yerlere götürüp bıraktığım olmuştur

Hepsi dar kapanık yerlerde sıkıntılı işlerde çalışırlar
Hepsi deli gibi severler yaşamayı
Bu en önde gidenler
Tophane'de Dikimevinde çalışır
Sekiz kızdır ancak üçü evlenmiştir

Bu saçları darmadağın asık suratlı delikanlılar
Kömür işçisidir
Bu üç kız Beyoğlu'nda büyük bir mağazada tezgâhtar
Bunlar yol amelesidir
Bunlar vapur işçisidir
Öbürleri duvarcı, hamal, ırgat, kayıkçı
Hepsi bu gök altında sarmaş- dolaş olmuş yürüyorlar
(Dünyada işlerine giden insanları görmek kadar güzel bir şey yoktur)

Durduğun yerden İstanbul Köprüsü tramvayları mavnalarıyla sanki yürüyor
Bu sislerin ve bulutların arasından en sonra harekete geçen Kız kulesidir

Kayıkların direklerin insanların üzerine
Büyük bir bulut gelip durmuştur
İşte karın karına vermiş motorlardaki balıkların üstlerine yağmur yağıyor

Bir defa olsun akıllarına gelmemiştir
Gözleri pırıl pırıl balıkların
Bir İstanbul göğü altında ağlamak
Hepsi denizde geçen hayatlarını düşünüyorlar
Dokunsanız ağlayacaklardır
İstanbul açları tokları hastalarıyla aynı kıta üzerinde bulunuyor
Bu saatte dünyada sabahtır
Bu sabahta yeryüzünün bir çok limanlarına gemiler girip çıkar
Bir çok insanlar balıktan dönerler
İstanbul bin göz bin dudak halinde ayakta
İşte sırayla kalkan kepenklerin gürültülerini duyuyorum.
Camlar siliniyor
Tramvayların havayı yarıp geçtiklerini görüyorum
Tünelde vagonların ışıkları yandı
Gülhane parkına güneş vurdu
Fatih'teki "Garipler Mahallesi"nde şimdi sade çocuklar kalmıştır
Edirnekapı tramvaylarında iğne atsan yere düşmez
Sanki bir can pazarı kurulmuştur
Uyuyan şehirleri evlerini Allah'ı satıyorlar
Bu saatte İstanbul deli eder
Bu saatte yeryüzü çalışan insanların elindedir
Kapanık sokaklarda kunduracılar
Bazıları elektrik bazıları gaz lambası altında çalışıyor
İki yana açılmış kollarıyla havalanmak üzere olan kuşlara benziyorlar

Hepsinin başları önlerinde
Hepimiz ayaklarımızın rahatlığını ellerine bırakmışız
Kıvançlıyız
Demirci kızgın ateş önünde su veriyor
Bakkal ayakta ellerini kavuşturup durmuş
Yorgancı bir sıra kırmızı güller sıraya koydu dikecek
Eski elbiseciler kapılarının önlerine çıkıp oturdular
Kapalı çarşının küçük esnafları el kadar dükkânlarını açtı
Mercan yokuşu tıklım tıklım
Sabahla işe giden o insanların hepsi ayakta
Ben bu sokağın öğle paydosundaki halini bilirim
Ellerinde ekmekleriyle işçiler
Yan sokaklara çöküvermişlerdir
Kadınlı erkekli
Biran makinelerden yağlardan kurtulmuşlardır
Gelip geçenlere garip bir şekilde bakarlar
(Bu işten ve dünyadan uzak saatlerde
Onların akıllarından geçenleri bilmek isterdim)
Bütün bu fukara sokaklarda kalabalık halk mahallelerinde
Durgun ve düşünceli yüzleriyle onlar vardır

Marangoz hem tahtayı ölçüyor hem şarkı söylüyor
Kitapçı bize yeryüzünü unutturan kitapların tozunu alıyor
Tekrar yerine koyuyor
Havada
Çalışan insanların sesleri
Manav çamurların ve yağmurun arasından karpuzlarını kurtarıp sıraya koydu
Bakırcı ip gibi ince kırmızı ve halis bakırdan kıvançlı
İki eliyle bir kulp yapıyor sonra bozuyor
Berber aynalarını aletlerini koltuklarını temizlemiş makası elinde bekliyor
Terzi ütüsünü almış omuzlarımıza yuvarlaklık veriyor sonra iğneyi alıyor
Mürettip daima yanı başında duran büyük adam isimlerini bozmadan bağlayıp makineye veriyor
Eskici bir kadın kundurasının bir tekini bitirdi
Öbürüne başlayacak
Kahveci herkesin arzusu üzerine eski çayı döktü yenisini demledi

Trafik memuru yerinde
Gözünden hiçbir şey kaçmıyor

İlhan Berk

Yeniden buluşmak umuduyla...
Ön ailesi'ne teşekkürlerimizle.