8 Nisan 2012 Pazar

Siftah Bizden



Çok değil, henüz birkaç gün önce (ben diyeyim sekiz, siz deyin on gün) Ünye’ye kar yağıyordu.

Bugün öğle üzeri bir baktık; Yalıkahve kumsalında üç genç havayı günlük güneşlik bulup, kendilerini Karadeniz’in soğuk sularına bırakmış.

Mart ayı Ünye’de kar, karla karışık yağmur ve yağmurlarla geçti. Güneş, yeni yeni yüzünü göstermeye başlamıştı ki, hafta sonu sıcaklık 20 dereceyi buldu.
Güneş ve sıcaklık artışı karşısında gençler dayanamadı... Öyle anlık bir dalış değil, körfezin sığ sularında epey ilerlediler. Etraftakilerin şaşkın bakışları arasında yüzerlerken, birbirleriyle oynamayı, üzerlerine su sıçratmayı da ihmal etmediler.
Ünye, 08.04.2012



6 Nisan 2012 Cuma

Deli eder insanı bu Ünye...

"Deli eder insanı bu Ünye" diyesim geliyor, her bahar gelende.
Tıpkı Orhan Veli'nin "Vazgeçemediğim" diye başlık attığı şiirlerinin girişinde olduğu gibi...
Garip akımının bu ünlü şairini, dönemin ekâbirleri biraz "garip" karşılasa da, şiirlerini edebiyattan saymasa da, Türk şiirinin vazgeçilmezleri arasına gireceği muhakkaktı.

Sabahın erken saatlerinde sahilde yürüyenler olduğunu görüyorum. Neredeyse günün ilk ışıklarıyla birlikte düşmüşler yola. Bir yağmur, bir kar, bir fırtına derken... Arada bir güneş yüzünü gösterse de uzatmaları oynayan bir kış yaşadık. Ağaçlar çiçeklenmekte zorlandı.

Nihayet hava ısınmaya yüz tuttu. Sahildeki kaldırım çalışmaları bitti. Şimdi yeniden yürümek zamanıdır.

Kaç sabahtır gökyüzünü kızıla boyayarak doğuyor güneş. Yılın bu mevsiminde pencereden güneşin doğuşunu yakalamaya çalışırım. Denizin üstünde sarıya çalan, kor bir ateşin kızıl haleler çizerek büyüdüğüne tanık olurdum. Çoğu zaman fotoğraflardım. Şimdi fotoğraftan çok, izlemekle yetiniyorum. Henüz güneş yükselmeden sahilden denize indirilen ve açıklarda gözden kaybolan balıkçı teknelerini olurdu hep. Bu yıl eskisi kadar göremiyorum. Belki de henüz zamanı değil.
Sabah, yine sahile indim. Güneşin Ünye'yi sarıp sarmaladığı, ısıtmaya başladığı şu günlerde çarşıya giderken sahilden yürümeyi tercih ediyorum. Gözüme tepeden tırnağa çiçek açmış ağaçlar ilişiyor. Orhan Veli Kanık'ın dizeleri eşliğinde fotoğraflıyorum.

Sonraki günlerde "Beni bu güzel havalar mahvetti!" demem inşallah, Orhan Veli gibi.

23 Mart 2012 Cuma

F Klavye

F Klavye


On parmak metotla klavye kullanım uzmanı Daktilografi Öğretmeni


Yekta Varilci:


“Q KLAVYE TÜRK DİLİ İÇİN BİR UCUBEDİR, ONUN YERİNE STANDART TÜRK KLAVYESİ OLAN F KLAVYE KULLANINIZ”




Geçmişte daktilografide Türkiye dereceleri olan Daktilograf Yekta Varilci, günümüzde hemen hemen hepimizin kullandığı Q Klavyenin Türk Dili için bir ucube olduğunu, onun yerine Standart Türk Klavyesi olan F Klavye kullanılması gerektiğini belirtiyor. ‘Bilgisayarda On Parmak Metotla Öğretmensiz (Kendi Kendine) F Klavye Öğrenimi’ isimli kitabın yazarı olan Yekta Varilci, 1870’li yıllarda oluşturulan İngiliz modeli Q Klavyenin Türk Dili için tamamen kullanışsız olduğunu, Türkçede en çok kullanılan A, E harflerinin klavyenin en kullanışsız uzak yerinde, en az kullanılan F, J harflerinin ise klavyenin en kullanışlı olduğu orta yerinde bulunduğunu ifade ediyor. Yıllardır Q klavyeye savaş açan ve Milli Klavyemiz olan Standart Türk Klavyesi’nin kısa deyişle F Klavye’nin kullanılması için çeşitli uğraşlar veren, bu konuda insanları yönlendiren Yekta Varilci; Q Klavye kullanımının F Klavye kullanımına göre çok daha yavaş ve yorucu olduğunu da belirtirken bilgisayar klavyesinde on parmakla yazmanın çağdaşlık, iki parmakla yazmanın ise çağdışılık olduğunu söylüyor. Varilci yıllardır uğraş verdiği F lavye kullanımının önemi ve öğrenimi hakkındaki sorularımızı yanıtladı.





Öncelikle Yekta Varilci kimdir? Kısaca kendinizden bahseder misiniz?





Asker emeklisiyim. 11 yıl Deniz İkmal Okulu Komutanlığı’nda Daktilografi ve Uluslar Arası Askeri Yazışma Öğretmenliği olmak üzere 23 yıl askeri görevlerde bulundum. Daha sonra ise özel sektörde önemli firmalarda yöneticilik yaptım. Askeri ve özel sektörde birçok mesleki başarılar kazandım. Gençliğimde amatörler arası Türkiye Daktilografi Sürat Şampiyonluğu ve hatasız yazı Türkiye üçüncülüğü bunlardan bazıları. Özellikle Standart Türk Klavyesi olan F Klavye’nin kullanılması, önemi ve öğrenimi konusunda yıllardır uğraş vermekte ve insanlarımızın, dilimiz için bir ucube olan İngiliz yapımı Q Klavye yerine, F Klavye kullanmaları konusunda bilgilendirici çalışmalar yapmaktayım. Bu doğrultuda da ‘Bilgisayarda On Parmak Metotla Öğretmensiz (Kendi Kendine) F Klavye Öğrenimi’ isimli kitabımı yazdım. Kitabımda neden Q Klavye yerine F Klavye kullanmamız gerektiğini, on parmak metotla F Klavye kullanımının tekniğini ve F Klavye hakkındaki tüm bilgileri anlattım. Kitabımda, öğrenimi özellikle basite indirgeyerek herkesin kolayca uygulayabileceği bir metotla hazırladım.





Sayın Varilci, kitabınızda, bilgisayar klavyesinde on parmakla yazmak bilimselliktir, iki parmakla yazmak ilkelliktir diyorsunuz. İki parmakla yazanları ilkellikle itham etmek ağır bir ifade olmuyor mu?




Öncelikle bu ifadenin bana ait olmadığını, konunun dünya çapında uzmanı olan F Klavyenin mucidi Sn.İhsan Sıtkı Yener’e ait olduğunu ve de ifadeye aynen katıldığımı söyleyebilirim. Arkasından alınganlık gösterenlere soruyorum. Kaşık ve çatal icat edilmiş iken, elle (parmaklarla) yemek yemek ilkellik değil midir? Klavyeyi on parmak metotla çok ama çok kolay kullanabilmek için bir teknik keşfedilmiş iken, iki parmakla beyin ve gözleri yorarak daha ağır bir tempo ile klavye kullanmak ilkellik değil de nedir?




Q Klavyenin dilimiz açısından bir ucube olduğunu, F Klavyenin kullanılması gerektiğini belirtiyorsunuz. Bunun sebebi nedir?





Türkçemizde sözcükleri oluşturan harflerin her birinin miktarı, örneğin 30.000 sözcük baz alındığında (ki, 150.000 harf eder) A harfinin 26.323 kez, F harfinin ise sadece 125 kez kullanıldığı tespit edilmiştir. Q Klavye’de, dilimizde en az kullanılan F, J harfleri klavyenin en kullanışlı orta yerinde fakat en çok kullanılan A harfi en uzak yerde sol kenarda bulunmaktadır. Bu nedenle F Klavye’de Türk dilinde kullanılan harfler, çokluk derecelerine göre en uygun tuşlara yerleştirilmiştir.






Sayın Varilci, burada devletin bir eksikliği yok mu, peki? Bugün devlet okullarında da öğrencilerin kullandığı klavyeler Q Klavye. Devletin F Klavye kullanımını teşvik etmesi gerekmez mi?





Hükümetimiz çok geç de olsa konuya el atmıştır. Fatih Projesi kapsamında 2011-2012 eğitim yılının ikinci yarısında başta İstanbul ve Ankara olmak üzere ilk etapta 17 ilde 52 okulda 9’uncu sınıflar ile, 3 okulda 5’inci sınıflara bedava dağıtılmış olan Tablet PC’lerin F Klavye olarak kullanımını başlatmıştır. Sonraki yıllarda ise tüm okullarda uygulamaya geçilecektir. Bu konuyu o ölçüde ciddiye almıştır ki Ak Parti Genel Merkezi’nde parti personeline, F Klavye yazım kursu açmış, 60 saatlik kurs sonunda kursa katılan personelin maaşlarına 50 TL’lık ek ödeme yapılması kararını almıştır. Ümit ediyorum bir adım daha ileri gider, geçmişte daktilografi makinelerinin ithalinde olduğu gibi gümrüklere talimatını verir, bilgisayar ithalinde de F Klavye mecburiyetini getirir. Yoğun olarak bilgisayar kullananlara açıklamalarınız ışığında neler tavsiye edersiniz. ‘Zararın neresinden dönülürse kardır’ diyerek öncelikle klavyelerini F Klavye’ye çevirsinler. İki parmakla yazıyor olsalar dahi kısa bir süre sonra, gözleri daha az yorularak daha rahat, daha hızlı yazdıklarını tespit edeceklerdir. Ama konunun uzmanı olarak tavsiyem iki parmakla değil, on parmakla yazmalarıdır. Buradan anne ve babalara sesleniyorum: 5-6 yaşındaki çocuklarınızın evdeki bilgisayarlarınızda ne marifetler yaptıklarına şahitsiniz. O halde, okumayı öğrendiklerinden itibaren (7-8 yaşlarında), bilgisayarı F Klavye üzerinden on parmak metotla kullanmaya yönlendiriniz. Paris’te yapılan 2011 yılı Bilgisayar Klavye Kullanımı Dünya Şampiyonası’nda 0-16 yaş grubunda, Türkiye’den 11 yaşındaki küçük yarışçımız İlyas Pamukçu’nun F Klavyeyi kullanarak Dünya üçüncüsü olduğunu duyurmak isterim. Demem o ki, başarının anahtarı, F Klavye’yi kullanıyor olmaktır.



Ataköy Gazetesi, Mart 2012
(Yavuz ARPACIK)


http://www.atakoygazete.com.tr/


24 Aralık 2011 Cumartesi

Ünye de Fatsa Arası

Kırmızı Halısı Olmayan Gala:
“Ünye de Fatsa Arası”


Ünye’den Çıktık Yola
Taksim Tarihinde Bir İlk
Kırmızı Halısız Gala
Ünye de Fatsa “Orası”
Başkan Arpacıoğlu’ndan Ciddi Eleştiri
ÜNYEKENT'TE BİR ÜTAG YAZISI....
http://www.unyekent.com/koseyazi/3084/kirmizi-halisi-olmayan-gala-unye-de-fatsa-arasi-
19 Aralık 2011; 20:00 Ünye'den Çıktık Yola

20 Aralık 2011; 00:11
Osmancık'ta Mola- Esra Alkan NTV'de canlı yayında

İstanbul gezi turu

Eyüp Sultan

Pier Loti Gavesi (Cafe)

Pier Loti Tepesi

1453 Panoroma İstanbul Müzesi

Miniatürk

Taksimde dönen ilk tentürük

Sakıncalı Tentürükçü

Heykele tentürüklü Ünyelüler Yürüyüşü

Taksim'de Hekimoğlu

Taksim'den Atlas Sineması'na
İstiklal Caddesi Yürüyüşü

Ünye de Fatsa Arası filminin galasındayız.

Sinema girişi

Fuayede Esra Alkan

Sunucu Betul Arım

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin

Dönüş

22 Aralık 2011 Perşembe

Ünye de Fatsa Arası - Gala


20 Aralık 2011, 19:30

Ünyelilerin Taksim Meydanı Çıkarması

29 Eylül 2011 Perşembe

29 Eylül Ünyekent - Yüksel Şen yazısı...



29 Eylül 2011 Ünyekent Gazetesi


Bir ilçe-beş bakan ve il olma arzumuz


ÜNYE…
KARADENİZ’İN İncisi.
Yurdumuzun medarı iftiharı…
Biz hemşerilerinin ve tüm gezip görenlerin gönlünde otağ kuran bir dünya şehri…
Ben, Ünyeli olarak gurur duyuyorum.
Tarih boyunca, bu güzel şehrin gelişimi için emek veren tüm halkımıza şükranlarımızı sunuyoruz.
Yaşayanlara uzun ömürler, maddeten aramızdan ayrılan ve halen mümtaz hatıraları ile onur duyduğumuz değerli büyüklerimize Yüce Tanrıdan rahmet diliyorum.
Aziz ruhları şad olsun…
Benim, MEÇHUL ASKER İlkokulu’nda okuduğum 1943-1948 yılları arasında 7500/8500 kişiden oluşan bu şehir bugün nerede ise 100 bine yaklaşan nüfusu ilde, yetiştirdiği yurt ve dünya çapındaki değerleri, tasviri kolay kolay mümkün olmayan, mavi ve yeşilin birbirine karıştığı, güneş’in denizden doğup deniz’den battığı, muhteşem doğası ve ilk çağlardan günümüze kadar gelen tarihi Kalıntıları, zengin kültürü, burcu burcu kokan mis gibi havasıyla onurumuz ÜNYE…

Çocukluk günlerimizin geçtiği o küçücük ÜNYE, bugün büyümüş devasa bir kent olmuş.
Modern şehircilik çalışmalarının en görkemlisi, belediyemiz denetiminde sayın halkımız tarafından, büyük bir aşk ve özveriyle gerçekleştiriliyor.
Emsali ancak ve ancak büyük yerleşim yerlerinde görülen çok katlı modern binalar, büyük alışveriş merkezleri, tertemiz ve çok geniş caddeler, meydanlar, parklar, eğlence yerleri hep ÜNYE’de.
Kültürel alandaki faaliyetlerimiz ise, tarihin tarihi kadar eski.
İşte: Büyük Adamlar yetiştiren, SADULLAH BEY MEDRESESİ.
İşte: Sancak Beyliği ve Paşalarımız.
İşte: Zamanın Hukuk Bilginleri, Kadılarımız.
İşte: Dünya denizlerinde yelken açan, ünlü Kaptanlarımız.
İşte: Osmanlı Devleti’nin ilk Deniz İnşaiye Mühendisi olarak kabul edilen HACI EMİN EFENDİ. (Bu hemşerimiz görevi sırasında Amerika’ya mesleki bir tetkik gezisi yapmış. Kendisini istikbale çıkan Amerikan heyeti, karşılarında, kendileri gibi modern giyinen, (Fes hariç) lisanlarının mükemmel konuşan bir Fen Adamı ile karşılaşınca, hayretlerini gizleyememişler. (KAYNAK: VATAN GAZETESİ MEMLEKET İLAVELERİ 20.08.1952 tarihi ORDU ÖZEL SAYISI sayfa: 4)
Şimdilerde, ÜNYE Cumhuriyet Meydanı, Saray Camii ile Hükümet Binası arasından, Hamidiye Mahallesi’ne çıkan HACI EMİN CADDESİ, kentimizin yetiştirdiği bu değerli zatın ismini taşımaktadır.
(Bu günlerde, bu cadde üzerinde bulunan eski bir Kaptan Evi, Belediye Başkanı Ahmet ARPACIOĞLU-ÜNYE YEREL TARİH Grubu’ndan Ahmet KABAYEL ve Ahmet Derya VARİLCİ’ NİN emsalsiz gayretleriyle onarılmış ve ÜNYE MÜZESİ’NE dönüştürülmüştür. Emeği geçenlere teşekkür ederiz.)
İşte: Sanayinin her dalında faaliyet gösteren çeşidi belirsiz iş yerlerimiz ve bilhassa devasa kuruluş ÜNYE ÇİMENTO Fabrikası, Tersanelerimiz ve Tekstil fabrikalarımız.
İşte: Bacasız Sanayi Turizm konusunda örnek hizmetler veren ve şehrimizin adını, yerli yabancı tüm gezginlerin belleğine altın harflerle yazdıran Otel – Lokanta İşletmecileri ve Turizm rehberlerimiz.
En önemlisi de her yıl Temmuz ayı içerisinde, Belediye’mizin organizasyonu ve müteşebbis halkımızın katkılarıyla yapılan ve her görenin beğenisini kazanan görkemli ÜNYE FESTİVAL ŞENLİKLERİ…
ÜNYE Kültürünün son yıllarda büyük aşama kaydettiği, herkesin malumudur.
Kentimizde, Ordu Üniversitesi’ne bağlı Yüksek Okullar, Lise ve Lise düzeyinde çok çeşitli Meslek Okulları ve halkımızın ihtiyacına yeter derecede İlköğretim okulu vardır.
Beldemizde Okulu olmayan Köy yoktur.
Hatta büyük yerleşim merkezlerinde, İlköğretim Okulu dışında, Lise düzeyinde eğitim kurumları da faaliyet gösterir.
Kentteki, sosyal düzen çok renklidir.
Halk, modern hayatın bütün vecibelerini en iyi şekilde yerine getirir ve yaşamları boyunca bu ilkeye son derece sadık kalmaya da özen gösterir.
Yöremiz insanı, güzel Türkçemizi, İstanbul şivesi ile konuşur.
(Bu arada, yerel kültürümüzün göz bebeği olan ve halkımızın benimseyip aralarında büyük bir zevkle konuştuğu ÜNYELİCE’yi de unutmayalım.
Hatta bu güzel yanımızı kitaplaştırarak, O’nu Edebiyatımıza mal eden, Değerli hemşerimiz Prof. Dr. Sayın Sait KAPICIOĞLU Kardeşimizin tanımladığı gibi, ÜNYE KÜLTÜR AĞASI, Dil Bilimci, Öğretmen, Kentin yetiştirdiği büyük değer Sayın Bilgin HASDEMİR’ i de şükranla analım.)
Teşekkür ederiz BİLGİN HOCA, bu bapta yeni eserler bekliyoruz.
Halk beşeri ilişkilerde, kibarlık ve nezaketten hiç ayrılmaz. Çevresine daime örnek örnek olur. Bu düzen çok eski tarihlerden bu yana böyle olagelmiştir. Nedeni de, kentte yetişen yüksek dereceli memurların, Kadı ve Kaptan’ların, başta İstanbul olmak üzere, Anadolu’da ve yurt dışında hizmet vermeleri ve edindikleri kültürü, Emekli olup, memleketlerine gelip yerleştiklerinde, çevrelerindeki halk kitlelerine de benimsetmeleri sonucudur.
Yukarıda kısaca özelliklerini saydığım bu şirin ilçemiz, Cumhuriyet’in kuruluşundan günümüze dek siyasi arenada yerini almış ve Parlamentoya devamlı Milletvekili göndermiştir.
Bu milletvekillerimiz, zaman zaman, mensubu oldukları Siyasi Partilerin Hükümeti Kurma görevi üstlendiğinde, Bakanlar Kurulu nezdinde görev almış ve hem kendisini ve hemde memleketini Türkiye ve Dünya nezdinde büyük bir şeref ve onurla temsil etmişlerdir.
Bu değerli hemşerilerimizi bir anımsayalım:
İşte: 1962-1965 yıllarında ve 27-28’nci İNÖNÜ Hükümetlerinde Parlamento dışı( sonraki yıllarda Ordu Milletvekili sıfatıyla) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI yapan, ÜNYE’DE Pamukoğullarına mensup olup, İstanbul’a gidip yerleşen, orada Galatasaray Lisesini bitiren, Paris’te hukuk tahsil edip, Hariciyeci olan değerli Diplomat rahmetli Feridun Cemal ERKİN.
İşte: 50’nci Tansu ÇİLLER hükümet’inde Tarım ve Köy işleri Bakanlığı, 51’nci ÇİLLER Hükümeti’nde DEVLET BAKANLIĞI yapan, arkadaşımız ve medarıiftiharımız Sayın Refaiddin ŞAHİN.
İşte: Anavatan hükümetinin oluşturduğu 46’ncı Turgut ÖZAL Hükümetinde, keza 47’nci Yıldırım AKBULUT Hükümetlerinde SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI yapan, çok değerli hemşerimiz, onurumuz Şükrü YÜRÜR.
İşte: Ak parti Genel Başkanı, Başbakan Sayın Tayyip ERDOĞAN’IN kurduğu 59’ncu hükümette ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI yapan çok değerli insan, hemşerimiz Sayın Mehmet Hilmi GÜLER.
İşte: Başbakan Sayın Tayyip ERDOĞAN’IN oluşturduğu 61’nci Hükümette İÇİŞLERİ BAKANI olarak görevlendirilen, çok değerli bürokrat, gönlü güzel memleketine ve tüm Türkiye’ye hizmet etmek aşkıyla dolu, şehrimizin onuru, medarıiftiharımız, iyilik ve sevecenlik timsali, Sayın İdris Naim ŞAHİN.
Birde, şehrimizin tanınmış ailelerinden HAZNEDARLARA (PAŞALAR’A) mensup olup bir zamanlar İller Bankası Genel Müdürlüğü, İmar İskân Bakanlığı Müsteşarlığı ve 1981 yılı içerisinde Ordu’dan DANIŞMA MECLİSİ ÜYESİ seçilen Sayın Ali HAZNEDAR da değerli bir hemşerimizdi.
Değerli okuyucular:
Yazımın tetkikinden de izleyebileceğiniz gibi, sizlere, Cennet Şehir Güzel Ünye’mizin, doğal, kültürel, sosyal, ekonomik ve turizm durumu hakkında bilgiler verdim. Sanırım okumakla mutlu olmuşsunuzdur.
Bu arada öteden beri, tüm Ünyelilerin kafasını kurcalayan bir hususa da değinmeden geçemeyeceğim.
Mademki biz, bu kadar ileri düzeyde bir ilçeyiz, Parlamentoya gönderdiğimiz Vekillerimiz, Ülke kaderinde söz sahibi BAKANLIK titri yakalıyorlar, onlardan bir ricada bulunmak, en doğal hakkımız olsa gerek.
Şöyle bir araştıracak olursanız, Yurt genelinde, değil İlçe seviyesinde, İl bazında bile (Büyük Kentler hariç) belleğin beni yanıltmıyorsa, bugüne kadar kurulan Cumhuriyet Hükümetlerinde, hiçbir seçim bölgesinden beş Parlamenter Bakan olarak görev almamıştır.
Değerli okuyucular:
Her yönüyle onurumuz olan güzel Kentimiz ÜNYE ile, ne kadar gurur duysak, ne denli öğünsek azdır.
Sayın İÇİŞLERİ BAKANIMIZ, İdris Naim ŞAHİN bey.
Biz bu ilçeyi, AK PARTİ iktidarında il olarak görmek istiyoruz.
Dileriz bu onur bu mutluluk, Partinize ve size raci olur…

Varilci'den Özel Not:
 Değerli Yüksel Şen Ağabey'i sağlıklı bulmak ve yazısını oklumaktan mutlu olduk. Bu vesileyle yazdıklarını paylaşmak istedik. Ancak bir cümlesi farklı anlaşılmaya müsaait. 
"İşte: 1962-1965 yıllarında ve 27-28’nci İNÖNÜ Hükümetlerinde Parlamento dışı (sonraki yıllarda Ordu Milletvekili sıfatıyla) DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI yapan.."
Dediği, Feridun Cemal Erkin'in 1962'de Parlamento dışından Dışişleri Bakanı olduğu doğrudur. Lakin sonraki yıllarda, 1965 Genel Seçimlerinde Cumhuriyet halk Partisi'nden sadece milletvekili seçilmiş, bakanlık yapmamıştır. Özet anlatımdan farklı sonuçlar çıkarılmaması için değerli ağabeyimin iznine sığınarak bu açıklamayı yaptık.
Dileyen daha ayrıntılı bilgi için 18 Haziran 2010 tarihinde ÜTAG tarafından yayınlanan "Ünye’den Portreler -2  Feridun Cemal Erkin" yazıya baş vurabilir. Web adresi şöyledir:
  

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Ünye de Fatsa Arası


Ünye de Fatsa Arası

Kültür Bakanlığı Sinema Dairesi Başkanlığı'nın desteğini alan "Ünye de Fatsa Arası" adlı belgeselin çekim hazırlıklarının tanıtımı iki kentin orta noktası olan Ünye Acara Tesisleri’nde yapıldı.

Ünyekent'ten bir sanat haberi:

http://www.unyekent.com/haber/15583/unye-fatsa-cekismesi-film-oluyor


Yapımcı-Yönetmen Esra Alkan, Proje Koordinatörü İsmail Canbulat ile Proje Danışmanı ve Metin Yazarı Esat Korkmaz tarafından çekilecek mizahi belgeselin tanıtımı Ünye ve Fatsa Cumhuriyet Meydanlarına eşit mesafedeki Acara Tesisleri’nde düzenlenen basın toplantısıyla yapıldı.


Fatsa ve Ünye'nin kültürel, sanatsal, tarihsel, yöresel zenginliklerinin ve aralarındaki ezeli rekabetin mizahi bir dille anlatılacağı 64 dakikalık "Komedi Belgesel" türündeki sıra dışı belgesel filmin çekimleri 15-31 Temmuz tarihleri arasında Ünye ve Fatsa’da yapılacak.


Toplantıya Ünye’den Gazetemiz Sahibi Ali Öztürk, Yazı İşleri Müdürü Hacer Coşkun, köşe yazarları Musa Ö. Kıroğlu, Yaşar Karaduman, , Eğitimci Yazar İrfan Işık, Yerel Tarih Araştırma Grubu’ndan Ahmet Derya Varilci ve Ahmet Kabayel, Canik Dergisi yazarı eğitimci-tarih araştırmacası Aynur Tan, Oğuz Güven, Orhan Bodancı ve basın mensuplarıyla Fatsa’dan Gazeteci Yazar Ahmet Becioğlu, Turizmci Ali Kaan Keskin, Yardımsevenler Derneği üyesi Meli Gündüz Keskin, Ressam Güler Keskin Dervişoğlu, Güneş Gazetesi muhabiri Ahmet Altay başta olmak üzere basın mensupları katıldı.

Çağdaş bir anlatım dili olan mizah kullanılarak aynı olaylara farklı bakabilen bu iki kent insanının yaşam görünümleri güncellemelerle gülünç ve alışılmışın dışında verilmeye çalışılacaktır.

Alkan, Eylül ayına kadar montaj ve kurgusunun tamamlanacağı filmin galasının ise sürpriz bir alanda yapılmasının planlandığını, filmin uluslararası festivallere gönderileceğini de belirtti.