8 Nisan 2012 Pazar
Siftah Bizden
Çok değil, henüz birkaç gün önce (ben diyeyim sekiz, siz deyin on gün) Ünye’ye kar yağıyordu.
Bugün öğle üzeri bir baktık; Yalıkahve kumsalında üç genç havayı günlük güneşlik bulup, kendilerini Karadeniz’in soğuk sularına bırakmış.
Mart ayı Ünye’de kar, karla karışık yağmur ve yağmurlarla geçti. Güneş, yeni yeni yüzünü göstermeye başlamıştı ki, hafta sonu sıcaklık 20 dereceyi buldu.
Güneş ve sıcaklık artışı karşısında gençler dayanamadı... Öyle anlık bir dalış değil, körfezin sığ sularında epey ilerlediler. Etraftakilerin şaşkın bakışları arasında yüzerlerken, birbirleriyle oynamayı, üzerlerine su sıçratmayı da ihmal etmediler.
Ünye, 08.04.2012
6 Nisan 2012 Cuma
Deli eder insanı bu Ünye...
Tıpkı Orhan Veli'nin "Vazgeçemediğim" diye başlık attığı şiirlerinin girişinde olduğu gibi...
Garip akımının bu ünlü şairini, dönemin ekâbirleri biraz "garip" karşılasa da, şiirlerini edebiyattan saymasa da, Türk şiirinin vazgeçilmezleri arasına gireceği muhakkaktı.
Sabahın erken saatlerinde sahilde yürüyenler olduğunu görüyorum. Neredeyse günün ilk ışıklarıyla birlikte düşmüşler yola. Bir yağmur, bir kar, bir fırtına derken... Arada bir güneş yüzünü gösterse de uzatmaları oynayan bir kış yaşadık. Ağaçlar çiçeklenmekte zorlandı.
Nihayet hava ısınmaya yüz tuttu. Sahildeki kaldırım çalışmaları bitti. Şimdi yeniden yürümek zamanıdır.
Kaç sabahtır gökyüzünü kızıla boyayarak doğuyor güneş. Yılın bu mevsiminde pencereden güneşin doğuşunu yakalamaya çalışırım. Denizin üstünde sarıya çalan, kor bir ateşin kızıl haleler çizerek büyüdüğüne tanık olurdum. Çoğu zaman fotoğraflardım. Şimdi fotoğraftan çok, izlemekle yetiniyorum. Henüz güneş yükselmeden sahilden denize indirilen ve açıklarda gözden kaybolan balıkçı teknelerini olurdu hep. Bu yıl eskisi kadar göremiyorum. Belki de henüz zamanı değil.
Sabah, yine sahile indim. Güneşin Ünye'yi sarıp sarmaladığı, ısıtmaya başladığı şu günlerde çarşıya giderken sahilden yürümeyi tercih ediyorum. Gözüme tepeden tırnağa çiçek açmış ağaçlar ilişiyor. Orhan Veli Kanık'ın dizeleri eşliğinde fotoğraflıyorum.
Sonraki günlerde "Beni bu güzel havalar mahvetti!" demem inşallah, Orhan Veli gibi.
23 Mart 2012 Cuma
F Klavye
On parmak metotla klavye kullanım uzmanı Daktilografi Öğretmeni
Yekta Varilci:
“Q KLAVYE TÜRK DİLİ İÇİN BİR UCUBEDİR, ONUN YERİNE STANDART TÜRK KLAVYESİ OLAN F KLAVYE KULLANINIZ”
Geçmişte daktilografide Türkiye dereceleri olan Daktilograf Yekta Varilci, günümüzde hemen hemen hepimizin kullandığı Q Klavyenin Türk Dili için bir ucube olduğunu, onun yerine Standart Türk Klavyesi olan F Klavye kullanılması gerektiğini belirtiyor. ‘Bilgisayarda On Parmak Metotla Öğretmensiz (Kendi Kendine) F Klavye Öğrenimi’ isimli kitabın yazarı olan Yekta Varilci, 1870’li yıllarda oluşturulan İngiliz modeli Q Klavyenin Türk Dili için tamamen kullanışsız olduğunu, Türkçede en çok kullanılan A, E harflerinin klavyenin en kullanışsız uzak yerinde, en az kullanılan F, J harflerinin ise klavyenin en kullanışlı olduğu orta yerinde bulunduğunu ifade ediyor. Yıllardır Q klavyeye savaş açan ve Milli Klavyemiz olan Standart Türk Klavyesi’nin kısa deyişle F Klavye’nin kullanılması için çeşitli uğraşlar veren, bu konuda insanları yönlendiren Yekta Varilci; Q Klavye kullanımının F Klavye kullanımına göre çok daha yavaş ve yorucu olduğunu da belirtirken bilgisayar klavyesinde on parmakla yazmanın çağdaşlık, iki parmakla yazmanın ise çağdışılık olduğunu söylüyor. Varilci yıllardır uğraş verdiği F lavye kullanımının önemi ve öğrenimi hakkındaki sorularımızı yanıtladı.
Öncelikle Yekta Varilci kimdir? Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Asker emeklisiyim. 11 yıl Deniz İkmal Okulu Komutanlığı’nda Daktilografi ve Uluslar Arası Askeri Yazışma Öğretmenliği olmak üzere 23 yıl askeri görevlerde bulundum. Daha sonra ise özel sektörde önemli firmalarda yöneticilik yaptım. Askeri ve özel sektörde birçok mesleki başarılar kazandım. Gençliğimde amatörler arası Türkiye Daktilografi Sürat Şampiyonluğu ve hatasız yazı Türkiye üçüncülüğü bunlardan bazıları. Özellikle Standart Türk Klavyesi olan F Klavye’nin kullanılması, önemi ve öğrenimi konusunda yıllardır uğraş vermekte ve insanlarımızın, dilimiz için bir ucube olan İngiliz yapımı Q Klavye yerine, F Klavye kullanmaları konusunda bilgilendirici çalışmalar yapmaktayım. Bu doğrultuda da ‘Bilgisayarda On Parmak Metotla Öğretmensiz (Kendi Kendine) F Klavye Öğrenimi’ isimli kitabımı yazdım. Kitabımda neden Q Klavye yerine F Klavye kullanmamız gerektiğini, on parmak metotla F Klavye kullanımının tekniğini ve F Klavye hakkındaki tüm bilgileri anlattım. Kitabımda, öğrenimi özellikle basite indirgeyerek herkesin kolayca uygulayabileceği bir metotla hazırladım.
Sayın Varilci, kitabınızda, bilgisayar klavyesinde on parmakla yazmak bilimselliktir, iki parmakla yazmak ilkelliktir diyorsunuz. İki parmakla yazanları ilkellikle itham etmek ağır bir ifade olmuyor mu?
Öncelikle bu ifadenin bana ait olmadığını, konunun dünya çapında uzmanı olan F Klavyenin mucidi Sn.İhsan Sıtkı Yener’e ait olduğunu ve de ifadeye aynen katıldığımı söyleyebilirim. Arkasından alınganlık gösterenlere soruyorum. Kaşık ve çatal icat edilmiş iken, elle (parmaklarla) yemek yemek ilkellik değil midir? Klavyeyi on parmak metotla çok ama çok kolay kullanabilmek için bir teknik keşfedilmiş iken, iki parmakla beyin ve gözleri yorarak daha ağır bir tempo ile klavye kullanmak ilkellik değil de nedir?
Q Klavyenin dilimiz açısından bir ucube olduğunu, F Klavyenin kullanılması gerektiğini belirtiyorsunuz. Bunun sebebi nedir?
Türkçemizde sözcükleri oluşturan harflerin her birinin miktarı, örneğin 30.000 sözcük baz alındığında (ki, 150.000 harf eder) A harfinin 26.323 kez, F harfinin ise sadece 125 kez kullanıldığı tespit edilmiştir. Q Klavye’de, dilimizde en az kullanılan F, J harfleri klavyenin en kullanışlı orta yerinde fakat en çok kullanılan A harfi en uzak yerde sol kenarda bulunmaktadır. Bu nedenle F Klavye’de Türk dilinde kullanılan harfler, çokluk derecelerine göre en uygun tuşlara yerleştirilmiştir.
Sayın Varilci, burada devletin bir eksikliği yok mu, peki? Bugün devlet okullarında da öğrencilerin kullandığı klavyeler Q Klavye. Devletin F Klavye kullanımını teşvik etmesi gerekmez mi?
Hükümetimiz çok geç de olsa konuya el atmıştır. Fatih Projesi kapsamında 2011-2012 eğitim yılının ikinci yarısında başta İstanbul ve Ankara olmak üzere ilk etapta 17 ilde 52 okulda 9’uncu sınıflar ile, 3 okulda 5’inci sınıflara bedava dağıtılmış olan Tablet PC’lerin F Klavye olarak kullanımını başlatmıştır. Sonraki yıllarda ise tüm okullarda uygulamaya geçilecektir. Bu konuyu o ölçüde ciddiye almıştır ki Ak Parti Genel Merkezi’nde parti personeline, F Klavye yazım kursu açmış, 60 saatlik kurs sonunda kursa katılan personelin maaşlarına 50 TL’lık ek ödeme yapılması kararını almıştır. Ümit ediyorum bir adım daha ileri gider, geçmişte daktilografi makinelerinin ithalinde olduğu gibi gümrüklere talimatını verir, bilgisayar ithalinde de F Klavye mecburiyetini getirir. Yoğun olarak bilgisayar kullananlara açıklamalarınız ışığında neler tavsiye edersiniz. ‘Zararın neresinden dönülürse kardır’ diyerek öncelikle klavyelerini F Klavye’ye çevirsinler. İki parmakla yazıyor olsalar dahi kısa bir süre sonra, gözleri daha az yorularak daha rahat, daha hızlı yazdıklarını tespit edeceklerdir. Ama konunun uzmanı olarak tavsiyem iki parmakla değil, on parmakla yazmalarıdır. Buradan anne ve babalara sesleniyorum: 5-6 yaşındaki çocuklarınızın evdeki bilgisayarlarınızda ne marifetler yaptıklarına şahitsiniz. O halde, okumayı öğrendiklerinden itibaren (7-8 yaşlarında), bilgisayarı F Klavye üzerinden on parmak metotla kullanmaya yönlendiriniz. Paris’te yapılan 2011 yılı Bilgisayar Klavye Kullanımı Dünya Şampiyonası’nda 0-16 yaş grubunda, Türkiye’den 11 yaşındaki küçük yarışçımız İlyas Pamukçu’nun F Klavyeyi kullanarak Dünya üçüncüsü olduğunu duyurmak isterim. Demem o ki, başarının anahtarı, F Klavye’yi kullanıyor olmaktır.
Ataköy Gazetesi, Mart 2012
(Yavuz ARPACIK)
http://www.atakoygazete.com.tr/
24 Aralık 2011 Cumartesi
Ünye de Fatsa Arası
Ünye’den Çıktık Yola
Taksim Tarihinde Bir İlk
Kırmızı Halısız Gala
Ünye de Fatsa “Orası”
Başkan Arpacıoğlu’ndan Ciddi Eleştiri
ÜNYEKENT'TE BİR ÜTAG YAZISI....
http://www.unyekent.com/koseyazi/3084/ kirmizi-halisi-olmayan-gala-uny e-de-fatsa-arasi -
19 Aralık 2011; 20:00 Ünye'den Çıktık Yola20 Aralık 2011; 00:11
İstanbul gezi turu
Eyüp Sultan
Pier Loti Gavesi (Cafe)
Pier Loti Tepesi
1453 Panoroma İstanbul Müzesi
Miniatürk
Taksimde dönen ilk tentürük
Sakıncalı Tentürükçü
Heykele tentürüklü Ünyelüler Yürüyüşü
Taksim'de Hekimoğlu
Taksim'den Atlas Sineması'na
İstiklal Caddesi Yürüyüşü
Ünye de Fatsa Arası filminin galasındayız.
Sinema girişi
22 Aralık 2011 Perşembe
29 Eylül 2011 Perşembe
29 Eylül Ünyekent - Yüksel Şen yazısı...
4 Temmuz 2011 Pazartesi
Ünye de Fatsa Arası
Ünye de Fatsa Arası
Kültür Bakanlığı Sinema Dairesi Başkanlığı'nın desteğini alan "Ünye de Fatsa Arası" adlı belgeselin çekim hazırlıklarının tanıtımı iki kentin orta noktası olan Ünye Acara Tesisleri’nde yapıldı.
Ünyekent'ten bir sanat haberi:
http://www.unyekent.com/haber/15583/unye-fatsa-cekismesi-film-oluyor
Yapımcı-Yönetmen Esra Alkan, Proje Koordinatörü İsmail Canbulat ile Proje Danışmanı ve Metin Yazarı Esat Korkmaz tarafından çekilecek mizahi belgeselin tanıtımı Ünye ve Fatsa Cumhuriyet Meydanlarına eşit mesafedeki Acara Tesisleri’nde düzenlenen basın toplantısıyla yapıldı.
Fatsa ve Ünye'nin kültürel, sanatsal, tarihsel, yöresel zenginliklerinin ve aralarındaki ezeli rekabetin mizahi bir dille anlatılacağı 64 dakikalık "Komedi Belgesel" türündeki sıra dışı belgesel filmin çekimleri 15-31 Temmuz tarihleri arasında Ünye ve Fatsa’da yapılacak.
Toplantıya Ünye’den Gazetemiz Sahibi Ali Öztürk, Yazı İşleri Müdürü Hacer Coşkun, köşe yazarları Musa Ö. Kıroğlu, Yaşar Karaduman, , Eğitimci Yazar İrfan Işık, Yerel Tarih Araştırma Grubu’ndan Ahmet Derya Varilci ve Ahmet Kabayel, Canik Dergisi yazarı eğitimci-tarih araştırmacası Aynur Tan, Oğuz Güven, Orhan Bodancı ve basın mensuplarıyla Fatsa’dan Gazeteci Yazar Ahmet Becioğlu, Turizmci Ali Kaan Keskin, Yardımsevenler Derneği üyesi Meli Gündüz Keskin, Ressam Güler Keskin Dervişoğlu, Güneş Gazetesi muhabiri Ahmet Altay başta olmak üzere basın mensupları katıldı.
Çağdaş bir anlatım dili olan mizah kullanılarak aynı olaylara farklı bakabilen bu iki kent insanının yaşam görünümleri güncellemelerle gülünç ve alışılmışın dışında verilmeye çalışılacaktır.
Alkan, Eylül ayına kadar montaj ve kurgusunun tamamlanacağı filmin galasının ise sürpriz bir alanda yapılmasının planlandığını, filmin uluslararası festivallere gönderileceğini de belirtti.